türkiye’de kumar yargı yetkisi almak 9

Yasa dışı bahis ve kumar ile mücadele: 1212 site için suç duyurusu

Her ulusal federasyon, kendi maçlarını kendisi düzenlemektedir; ancak, ulusal federasyonlar (ve konfederasyonlar) IFAB’ın belirlediği oyun kurallarını uygulamak zorundadır. Şubat 1993’te onaylanan Tüzük’e göre IFAB, tümüne birden Federasyonlar (British Associations) denen İngiltere Futbol Federasyonu (The Football Association, FA), İskoçya Futbol Federasyonu (The Scottish Football Association), Galler Futbol Federasyonu (The Football Association of Wales), İrlanda Futbol Federasyonu (The Irish Football Association) ile FIFA’nın göndereceği delegelerden oluşmaktadır. Kurul, FIFA’dan dört delege ve Federasyonlar’dan dört delege olmak üzere toplam sekiz üyeden müteşekkildir[15]. “IFAB, paribahis Kuralları’nı (Laws of the Game) değiştirmeye, kaldırmaya ya da yeni kurallar vazetmeye tek yetkili kuruluştur[16].” Uluslararası karşılaşmalar, konfederasyonların (örn. Avrupa Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası, Avrupa Futbol Şampiyonası) ya da FIFA’nın (örn. Olimpiyat Oyunları Futbol Turnuvası, Dünya Kupası, Konfederasyon Kupası) denetimi altında yapılmaktadır. Kentlerde her zaman popüler bir spor dalı olmakla birlikte, ülkemizde futbola gösterilen ilgi geçtiğimiz son yirmi yıl içerisinde iyice artmış ve Türkiye’nin neredeyse “tek ve gerçek milli sporu” haline gelmiştir. Hatta Türkiye’nin ezeli ve ebedi “popstarı”nın futbol olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu ilginin nedenleri arasında ilk akla gelenler, profesyonel futbolun televizyon sayesinde ticari bir kitle eğlencesine dönüşmesi ve buna Türk futbol takımlarının ve milli takımın uluslararası karşılaşmalardaki başarısının eşlik etmesidir. Giderek “medyatikleşen futbol, kitlesel bir eğlence biçimi olarak, toplumun tümü için bireysel ve kolektif bir kimlik mekanına dönüşmüştür[9]”. Profesyonel sporun medya ile özellikle televizyonla evliliği bu mekanın boyutunu alabildiğine genişletmiştir[10]. Günümüzde spor (özellikle futbol), kitle iletişim araçlarının ürettiği ritüellerin en önde gelenleri arasındadır[11].

Bu derste ilk olarak Avrupa Birliği hukuk düzeni ve AB ile Üye Devletlerin yargı denetimine konu olabilecek tasarruflarına değinilecektir. Daha sonra, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) yapısı, genel olarak yargı denetimi ve Divan’ın yargı yetkisi incelenecektir. Başvuru yolları ve yargısal korumada söz konusu olan dava türleri ile bunların tarafları ve esasları yönünden özelliklerine, rekabet hukuku, çevre hukuku, temel hak ve özgürlüklerin korunması ve diğer alanlardan bazı özellikli sorunları konu alan içtihatlara ağırlık verilecektir. AB’deki yargısal denetimin diğer uluslararası yargı yerleri ile etkileşiminin genel çerçevesi üzerinde durularak, özellikle ABAD’ın yargılamada kullandığı hukuki metinlerin kapsamı ve yargı yetkisinin yorum yolu ile genişlemesi ve bunun AB hukukundaki olumlu ve olumsuz yansımaları ABAD kararları ışığında ele alınacaktır. Roma hukuku, genellikle Roma şehrinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen M.Ö. 565 yılında ölümüne kadar geçen süre içinde Roma’da ve Roma egemenliği altındaki ülkelerde uygulanmış olan hukuktu. Ancak bu dönemden sonra da Roma hukuku hemen hemen tüm Kıta Avrupası ülkelerinde, 19. Yüzyıldaki kanunlaştırma hareketlerine kadar etkinliğini sürdürmüştü. Roma hukuku, bugün özellikle kıta Avrupasında yürürlükte olan birçok özel hukuk sistemine ve bunların ana kurallarının büyük bir kısmına kaynak olmuştur. Roma hukukunun, Türk Medeni Kanunu’nda olduğu gibi Medeni Kanunumuzun mehazı olan İsviçre Medeni Kanunu üzerinde de derin etkileri vardır. Bu ders kapsamında; Roma hukukunun önemi ve tarihçesi, genel kavramlar, şahsın hukuku, aile hukuku, eşya hukuku ve roma usul hukuku konuları incelenmektedir. Bu ders ile Roma hukukunun ortaya çıkışı, kaynakları, genel yapısı ve bölümleri açıklanarak, öğrencinin bu hukuk dalı ile ilgili temel bilgileri edinmesini ve pozitif hukuk ile karşılaştırma yapma yeteniğinin arttırılarak mukayeseli bir hukuk mantığının oluşmasını sağlamak hedeflenmektedir.

Hizmete ilişkin olanlar dışında hiçbir ziyaret kabul edemezler. Göz hapsi cezalarında maaş ve diğer ödeneklerden kesinti yapılmaz. İdari yaptırımların bir alt türü olan disiplin cezalarının kendi içinde birçok farklı türü bulunmaktadır. Hatta bu farklılık disiplin cezalarının, fiillerin ağırlık derecesine bağlı olarak hafiften ağıra doğru farklı şekillerde düzenlenmesinin yanında, ceza türlerinin kurumdan kuruma değişmesine, daha da ötesi aynı fiile kurumdan kuruma farklı ceza öngörülmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır[233]. TSK’da uygulanan disiplin cezalarının türleri de asker kişilerin rütbe ve statülerine göre değişmektedir. Aşağıda TSK personeline uygulanan disiplin cezaları ve infaz şekilleri incelenecektir. 657 SK, Devlet memurlarının, Devlete bağlılıkları için Atatürk ilke ve İnkılâplarına bağlı kalmalarını vazgeçilmez bir şart olarak görmektedir. Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlılık aynı zamanda Anayasal bir gerekliliktir. 5816 SK[228] kapsamındaki suçları işleyen memurlar, bu Kanundaki cezalara muhatap olmalarının yanı sıra, Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile de cezalandırılırlar. İster ast olsun, ister üst olsun tüm memurlar idarenin bütünlüğünü koruyacak düzeyde uyumlu çalışmak zorundadır. Bu bendin düzenlenmesindeki esas amaç idarenin bütünlüğünü korumaktır.

  • Altı yıllık süre sonunda Cumhurbaşkanlığı Konseyinin hukukî varlığı sona erer.
  • AsCK’nun bu maddesinde ceza hukuku genel ilkelerinden farklı bir düzenleme bulunmaktadır.
  • Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı yetkisi altında kabul edilir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun; 6/1-j hükmünde “örgüt mensubu suçlu” tanımına yer verildiği, 58/9 hükmünde örgüt mensubu suçlular hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin (yani 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.108’in) uygulanacağının düzenlendiği, 220. Maddesinde ise örgüt kurma, yönetme, örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işleme, üyesi olmadığı örgüt adına suç işleme ve hiyerarşik yapısına dahil olmadığı suç örgütüne yardım etme kavramlarının kullanıldığı ve ceza sorumluluğunun belirlendiği görülmektedir. Buna karşılık; 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’de, örgüt kurma, yönetme ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan mahkumiyet halinde koşullu salıverilmenin tatbiki düzenlenmektedir. Bu hükümde; örgüt üyeliğine yer verilmediği gibi, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan mahkumiyet ifadesinin kullanılması, TCK m.220’nin sistematiğine ve “şahsilik” ilkesine aykırı uygulamalara sebep olabilmektedir. Bu yazımızda; sahte içki, yani etil alkol yerine metil alkol kullanılarak üretilen alkollü içeceğin tüketilmesi sebebiyle gerçekleşen ölüm neticelerinde, sahte içkiyi üreten (imal eden) ve satan kişilerin, ölüm neticeleri bakımından ceza sorumluluğu dereceleri suçun manevi unsuru bakımından değerlendirilecektir. İçki üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılması ve tüketicilerin zehirlenmesinin sebebi, içki üretmek için kullanılmaması gereken ve insanı öldürücü etkiye sahip olduğu kesin olarak kabul edilen metil alkole daha ucuz ulaşılabilmesinden kaynaklanmaktadır.

Başkan oyunu en son kullanır ve oylamada eşitlik halinde başkanın bulunduğu tarafın oyu üstün sayılır. Başkan tarafından açıklanan kararın özeti üyeler tarafından imzalanan bir tutanakla tespit edilir (DY m.13). Disiplin amirlerinin sicil amiri durumunda bulunan üst disiplin amirleri de, TSK’da çalışan  Devlet memurlarına doğrudan disiplin cezası verebilirler[365]. Yukarıda belirtilen düzenlemeler karşısında, TSK’da çalışan Devlet memurlarının disiplin amirinin, astsubay, uzman jandarma, erbaş veya Devlet memuru olması mümkün değildir. Karargâh ve kurumlarda, en az şube müdürü veya eşiti seviyedeki subaylar disiplin cezası verebilir[362]. Bağımsız birimlerde ise, amirlik görevini asaleten veya vekâleten yürüten subaylar disiplin cezası verebilir[363]. İçişleri Bakanlığı teşkilatında çalışan Devlet memurları yönünden, bağımsız birimlerde, amirlik görevini asaleten veya vekâleten yürüten subayın, disiplin amiri olabilmesi için en az binbaşı rütbesinde olması da gerekmektedir.

Askerlik hizmetinin ve asker topluluğunun bünyesindeki özelliklerin doğurduğu bir ihtiyacı karşılar. Askeri Ceza Kanununun konu ile ilgili hükümlerinin bir arada gözden geçirilmesi cezanın niteliğini bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkarmağa yetecektir. Onur kırıcı muamelelerin mağdur üzerindeki etkisi; mağdurda korku, anksiyete ve aşağılık duygusu yaratması ve onları kendisi veya başkaları karşısında alçaltıcı niteliktedir. Mağdurun fiziksel veya moral direncini kırmaya yönelik uygulamalar yahut mağduru iradesine veya vicdanının aksine hareket etmeye yönelten uygulamalar bu kapsamdadır. Kişiyi kamu önünde teşhir etme, kamu gücünün veya görevlilerinin oyuncağı haline getirme, fiziki ceza verme gibi muameleler onur kırıcı muamele kavramı içerisine girmektedir. Onur kırıcı davranışlar sadece moral değerleri üzerinde etkili değildir. Mağdurun manevi bakımdan olduğu kadar maddi bakımdan da zarar görmesi mümkündür[523]. AİHS bakımından insanlık dışı muamele doktrinde, Sözleşmenin amacına göre, “uygulandığı insanın bedensel dokunulmazlığına önemli müdahaleler oluşturan bütün hareketler” olarak değerlendirilmektedir.[520] Mahkeme, insanlık dışı muamele bakımından da asgari ağırlık düzeyine ulaşma ölçütünü kullanmaktadır. Yargıtay, çocuğun gayri sahih nesepli olarak babasına mirasçı olması konusunu incelerken AİHS’nin varlığını dikkate almış[476], Türkçe bilmeyen sanıkların sorguları için temin edilen tercüman ücretinin yargılama gideri olarak sanıklara yükletilmemesi konusunu incelerken AİHS’nin kanun düzeyinde olduğunu belirtmiştir[477]. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye tarafından usûlüne göre onaylanıp yürürlüğe konulmuş bir milletlerarası andlaşmadır.

Last updated: Abril 28, 2024

Comments

No comments yet.

Deixe um comentário

O seu endereço de email não será publicado. Campos obrigatórios marcados com *

Este site utiliza o Akismet para reduzir spam. Fica a saber como são processados os dados dos comentários.